18 Mayıs 2009 Pazartesi

KANSER İLE İLGİLİ YAZILAN YAZILARA; BAŞLIKLARIN ÜZERİNE TIKLAYARAK ULAŞABİLİRSİNİZ...

Kanserli hücreyi yok eden, yiyen bitki


Kanser oluşturan hücreleri öldürdüğü ortaya çıktı. Özellikle de kalın bağırsak kanserinde birebir. Hangi bitkiden mi söz ediyoruz? Cevabı haberimizin içinde..
Acı kırmızı biberde yoğun olarak bulunan alkaloit madde ''kapsaisin''in, kanser başta olmak üzere birçok sağlık sorununda olumlu etkiye sahip olduğu bildirildi.
Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Biyokimya Klinik Şefi Prof. Dr. Necat Yılmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, genetik ve çevresel faktörlerin kalın bağırsak kanseri gelişimine olan etkisinin iyi bilindiğini belirtti.Kanser cerrahisi, radyoterapi ve kemoterapi alanlarındaki gelişmelere rağmen tedavi oranlarında çok düzelme olmadığını, ancak yine de kansere karşı en iyi yolun tedavi olmayı sürdürmek olduğunu ifade eden Prof. Dr. Yılmaz, ''Geçen yıllarda yaptığımız ve batılı bir çok araştırmacının yayınladıkları benzer çalışmalarımızı kamu oyu ile paylaştım. Bir kez daha halkımızın hatırlamasında yarar olduğunu düşündüğüm bir konu acı biberdeki kapsaisin maddesidir'' dedi.Son olarak Güney Koreli araştırmacıların Nisan 2009'da 'Cellular& Molecular Biology Letters' isimli dergide ve Anticancer Research dergisinin ocak sayısında yayımlanan çalışmada, karaciğer kanser hücresi üzerine kapsaisin etkisinin incelendiğini vurgulayan Prof. Dr.Yılmaz, ''Kapsaisin (trans-8-metil-N-vanillyl-6-nonenamide), biberin temel acı maddesi olup, birçok hücre tipinde, bir anti-tümör etkisi sergilemiştir. Ancak, kapsaisinin anti tümör etkisi tam açıklanmamıştır'' dedi.
ACI BİBERİ NEDEN SIK TÜKETMELİYİZ?
Bu çalışmalarda, belirli bir kapsaisin dozunun kalın bağırsak ve karaciğer kanserini oluşturan hücrelerde apoptozis (hücre ölümü) yaptığını gösterdiklerini ifade eden Prof. Dr. Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:''Kapsaisin, bu faydalı etkisini, hücrede reaktif oksijen türlerini artırarak hücrenin mitokondrisini bozmaktadır. Kapsaisin aynı zamanda 'Kazpaz 3' isimli kanser hücresinin ölümüne yol açan bir enzimi de uyarmakta ve kanser hücresinin ölümüne yol açmaktadır. Kısaca, acı biberi sık tüketelim, doğal beslenmeye özen gösterelim. Aksi takdirde hem sağlığımızı kaybederiz hemde ülkemizin kıt kaynakları ilaçlara ve tedavilere harcanır, bize her gün yeni bir hastalığa, yeni bir virüs(Domuz gribi gibi) üretimine yol açan gıdaları empoze ederler. Daha sonra kanserin ilacı diye, bize biberimizi milyarlarca dolara tekrar satarlar.Her ne kadar tam mekanizması anlaşılamamış olsa da kalın bağırsak kanser tedavisinde kapsaisin çok faydalı bir ajan olabilir.''Prof. Dr. Necat Yılmaz, acı kırmızı biberde yoğun olarak bulunan alkaloit madde ''kapsaisin''in, kanser başta olmak üzere birçok sağlık sorununda olumlu etkiye sahip olduğunu daha önce tespit ettiklerini ifade etti. Prof. Dr. Yılmaz, ''Örneğin ağrı kesici ve iltihap çözücü etkisini P- maddesi, kanser önleyici etkisini ise içindeki kırmızı karotenoid maddesi sağlıyor. Ayrıca kırmızı biber, kolesterol düşürücü, mide asidini düzenleyici ve mikrop öldürücü etkilere sahip. Sanıldığının aksine kırmızı biber zayıflatıcı etki de gösteriyor'' diye konuştu.Kırmızı biberin insan sağlığı üzerindeki faydalı etkilerini gösteren birçok temel çalışmanın mevcut olmasına rağmen Türkiye'deki araştırmacıların bu konu ile yeterince ilgilenmediğini savunan Prof. Dr. Yılmaz, şöyle konuştu:''Ne yazık ki ülkemizin araştırmacıları, kırmızı biberle ilgili konuya yeterli derecede ilgi göstermemiş ve bu konuda sınırlı sayıda çalışma yapılmış. Uzakdoğu ve batılı araştırmacılar bu konuda daha fazla araştırmaya yer vermişler. Halbuki biber üretimi ve tüketiminde ülkemiz eşsiz. Bu çalışma ile amacımız ülkemiz araştırmacılarının, halkımızın ve kamuoyunun dikkatini bilimsel veriler ışığında kırmızı biber üzerine çekmektir.
''KIRMIZI BİBER'İN (İSOT) TARİHÇESİ -CAPSİCUM- ANİTUM
Halk arasında isot (ısı otu), bilim çevrelerinde ise ''capsicum anitum'' adıyla bilinen kırmızı acı biber, sevilerek tüketilen ve kültürü yapılan bir bitki.Ana vatanının Meksika olduğu sanılan ve Azteklerin yazılı belgelerinde söz ettikleri kırmızı acı biber, Avrupa'ya 15. yüzyılın sonlarında geldi, 16. yüzyılda kıta ülkelerine ve Osmanlı topraklarına yayıldı.Kırmızı biberi en çok tüketen ülkelerden olan Hindistan'a ise bu bitki 17. yüzyılda Portekizliler tarafından ulaştırıldı. Hint ve Meksika mutfağında çok sık kullanılan kırmızı acı biber, Türkiye'de en fazla Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yetiştirilmekte ve tüketilmekte.L.T. Tresh adlı bilim adamı, 1846 yılında bibere acılığı veren maddenin kristal yapısında olduğunu tespit ederek, adını ''capsaicin- kapsaisin'' koymuştu.

Balıklar kanser teşhisinde kullanılacak


Tayvan'da dekoratif amaçla yetiştirilen 'floresan balıklar' bilimadamları tarafından da kullanılmaya başlandı. Doktorlara göre bu balıklar kanser teşhisinde yardımcı olabilir.

Tayvan'da dekoratif amaçla yetiştirilen 'floresan balıklar' bilimadamları tarafından da kullanılmaya başlandı. Doktorlara göre bu balıklar, kanser teşhisinde yardımcı olabilir.Yeşil ve pembe renkleriyle, etrafı aydınlatan balıkların ilk yetiştiriliş amacı, evleri güzelleştirmek içindi. Tayvanlılar, bu balıkların evdeki huzuru artırdığına inanıyor. Floresan balıkları, zebra balıklarının genetik kodlarıyla oynanarak üretildi. Denizanasından alınan genler, zebra balığı yumurtasına enjekte edildi. Böylelikle zebra balıkları, siyah ve gri renkli pulları olan floresan balıklarına dönüştü. Doktorlara göre, balıklar, ilaç deneyleri ve kanserin erken teşhisinde kullanılabilir. Yapılan testler, kendilerine enjekte edilen kanserli tümör ve denenmek istenen ilaçların balıkların içinde 'şeffaf' bir şekilde göründüğünü ortaya çıkardı. Bu durum da, tümörün izlenmesini kolaylaştırıyor.
Cnn Türk

Hangi yağlar kanser yapar?


Dr. Mehmet Cingöz uzun süre yüksek ısıya maruz kalmış yağların tekrar kullanılmasında kanser oluşumunu harekete geçiren öğeler tespit edildi

Başta fast-food restorantlar olmak üzere lokantalar ve yemek fabrikaları gibi yerlerde kızartma için bitkisel sıvı yağlar kullanıldığını ve derin yağda kızartma yönteminin tercih edildiğini belirten Cingöz, bunun sağlık üzerinde olumsuz etkilerinin olduğunu ifade etti.
Son günlerde kızartma yağlarının magnezyum silikat ilave edilerek rengin sarıya dönüştürüldüğü ve bu ürünlerin defalarca kullanıldığına yönelik haberlere sıkça rastlandığına dikkat çeken Osmaniye Sağlık İl Müdürü Dr. Mehmet Cingöz, "Bu yöntemle yüksek sıcaklıklarda kızartma yağının yapısı hızla değişmekte ve okside olmaktadır. Ayrıca uzun süre yüksek ısıya maruz kalmış yağlarda yağ asidi moleküllerinin parçalanması sonucu sağlığa zararlı (karsinojik, mutajenik vb.) kanser oluşumunu harekete geçiren ve nükleik asitlerin yapısını bozabilen öğeler ortaya çıkmaktadır. Bu yağların tekrar tekrar kullanılması ise sağlığa zararlı maddelerin oluşumunu arttırmaktadır." dedi.
Yetkili kamu kurumlarının gıda güvenliği kapsamında denetimlerini sıklaştırmaları gerektiğini belirten Cingöz, "Kurumların, bu tür yağlarla işlem yapanlar ile olumsuz etkilerin giderilmesi amacıyla magnezyum silikat kullananlar hakkında yasal işlem yapmaları gerekmektedir." diye konuştu.
Restoran, lokanta gibi işletmecilere de çağrıda bulunan Cingöz, "Bu işyerleri sahiplerinden, halkımızın sağlığını olumsuz yönde etkileyecek uygulamalardan kaçınmalarını istiyoruz." şeklinde konuştu.
CİHAN

Dişeti hastalıkları kanser habercisi


50 bin erkek üzerinde yapılan araştır-mada, dişeti hastalıkları yaşayanların akciğer, böbrek, pankreas ve kan kanserine yakalanma ihtimalinin daha yüksek olduğu belirlendi

Dişeti hastalıklarının kanser habercisi olabileceği belirtildi. İngiltere’deki “Imperial College London” tarafından 50 bin erkek üzerinde yapılan araştırmada, dişeti hastalıkları yaşayanların akciğer, böbrek, pankreas ve kan kanserine yakalanma ihtimalinin daha yüksek olduğu belirlendi. Dişeti hastalıklarına sahip olanların kansere yakalanma riskinin ortalama yüzde 14 daha fazla olduğu tespit edildi.
Dişeti sorunlarının, böbrek ve pankreas kanseri riskini yüzde 50, kan kanseri riskini yüzde 30, akciğer kanseri riskini ise üçte bir oranında artırdığı belirtildi.
Araştırmanın bulgularını “Lancet Oncology” dergisinde yayımlayan bilim adamları, dişeti hastalıklarının bağışıklık sisteminin zayıf olduğunu gösterdiğini, zayıf bağışıklık sisteminin de kanser riskini artırdığını belirtti.
MİLLİYET

Domates ve balık ye, kanser olma


Prof. Dr. Küçük, soyadaki izoflovanın meme, prostat, domatesteki likopenin akciğer, prostat, brokoli ve balıktaki selenyumun da akciğer kanserini önlediğini...

Besinlerin bazıları kanseri önlüyor... ABD'de kanser araştırmalarıyla tanınan Prof. Dr. Ömer Küçük, soyadaki izoflovanın meme, prostat, domatesteki likopenin akciğer, prostat, brokoli ve balıktaki selenyumun da akciğer kanserini önlediğini söyledi. Küçük, "Prostat kanseri 15 hastaya üç hafta boyunca günde 30 miligram likopen verdik ve tümörün küçüldüğünü gördük" dedi. Araştırmalar olumlu sonuçlanırsa sebze ve meyvelerdeki kimyasalların tablet olarak kullanılabileceğini söyleyen Küçük, günde 5 miligram likopenin kanserden korunmaya etkisi olduğunu, bunun da günde 1 kilogram domatesin tüketilmesi anlamına geldiğini belirtti.
BUGÜN

Kanser aşısı geliyor


Michigan Üniversitesi’nde henüz üzerinde deneme yapılan yeni bir kanser aşısı, farelerde meme kanserinin en tehlikesini yok etti.

Michigan Üniversitesi’nde henüz üzerinde deneme yapılan yeni bir kanser aşısı, farelerde meme kanserinin en tehlikesini yok etti.
Amerikan Cancer Research dergisinde yayınlanan araştırmaya göre, aşı hücrenin normal büyümesine yardımcı olan HER2 proteininin arttığı en tehlikeli meme kanserini tamamen yok etti. HER2 proteini, meme kanserine yakalanan kadınların yaklaşık dörtte birinde görülüyor.
Tümörlü hücrelerin tekrar ortaya çıkmasını da önleyen ve bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi esasına dayanan aşının, sağlıklı kadınlarda da meme kanserinin ortaya çıkmasını önlemek amacıyla kullanılabileceği belirtildi.
Araştırmayı yürüten Michigan Üniversitesi uzmanlarından Dr.Wei-Zen Wei, aşının bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi esasına dayandığını belirtti ve "Bağışıklık sisteminin, HER2 proteini reseptörlerine karşı çok sert tepki verdiğini gözlemledik. Aşı, bugünkü ilaçlara direnç gösteren tümörlere karşı da işe yaradı" dedi. Aşının, ilaç tedavisi ihtiyacını ortadan kaldırabileceği de belirtiliyor. Aşı, HER2 proteinini üreten genlerden ve bir bakteriden alınma inaktif bir DNA molekülüne (plazmid) entegre edilmiş bağışıklık sistemi uyarıcısından oluşuyor. Bu plazmid kendini kopyalayarak çoğalma yeteneğine sahip bulunuyor. Dr.Wei’ye göre, yan etkisi de olmayan aşı, bağışıklık sistemindeki T hücrelerine, kanser hücrelerine nasıl saldırması gerektiğini öğretiyor.
Hürriyet